28 Temmuz 2008 Pazartesi

KAHRAMANMARAŞIN TARİH ÖNCESİ

Kahramanmaraş çevresinde, Anadolunun en eski ve önemli yerleşim merkezi bulunmaktadır. Prof. Kılıç Kökten in Tekir ve Döngel Mağaralarında yaptığı araştırmaya göre, Mağaralar, bu yörenin en eski yerleşim alanlarıdır.

Özellikle, su kenarlarında bulunan tabii mağaralar, sığınma ve barınma yerleri olmuştur. Barınma ve Su temininin yanında avlanma da buralarda yapılmıştır. Etrafın dağlık, ormanlık ve su kaynakları ile iç içe olduğundan, kolay geçim sağlamak bakımından bu mağaralar yerleşim yeri olarak kabul edilmiştir.

Yapılan tarih öncesi araştırmalar sonucu elde edilen buluntular mağara yaşantısının tarih öncesi döneme ait olduğunu ortaya koymaktadır.

KAHRAMANMARAŞIN TARİHİ GELİŞİMİ

Kahramanmaraş ve çevresinde ilk yerleşen ve hüküm süren birlikler Hititler'dir. Çevrede bulunan çanak ve çömlekler, Hititler'in burada hüküm ve egemenliklerini sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Hitit kalıntılarının en belirgin özelliğine Elbistan-Karahöyük'te rastlanmaktadır. Orta Anadolu ve Batı Anadolu'da Hitit imparatorluğu'nun çöküşü zamanında (M.Ö. VIII. yy.) Hitit Kargamış Krallığı burada hüküm sürdü. Geç Hitit Prenslikleri zamanında Kahramanmaraş ve çevresinde Hititler'in "Gurgum Kent Devleti" egemenliğini sürdürdü. Asur yazılarının yanında, diğer çeşitli kaynaklardan da öğrenildiğine göre, bu dönemlerde şehrin adı "Markasi" idi. Gurgum Kent Devleti'nin başında, Kral Muttalli bulunuyordu. M.Ö. 721'de Gurgum Devleti Asurlulara bağlandı. Hititler bir arada Kimmerler'in, sonra da İskitler'in akınlarına maruz kaldılar. Fakat kısa bir süre sonra tekrar bağımsızlıklarını ilan ettiler. (M.Ö.660)

MARAŞ IN KAHRAMANLIĞI NERDEN GELDİ

Maraş'ın Kurtuluş Savaşın’da şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre Vilayetlerinde yardımına koşması büyük takdir toplar. Maraş şehri Milli Mücadeledeki fedakarlığından ötürü TBBM . tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde " KAHRAMANLIK " payesiyle ödüllendirilir.

ve Şehrin adı bundan sonra "KAHRAMANMARAŞ" olarak adlandırılır.

İSTİKLAL MADALYASI NEDEN VERİLDİ

Kahramanmaraş'ın Kurtuluş Savaşın’da şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre Vilayetlerinde yardımına koşması büyük takdir toplar. Ve Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraş'a bir yazı gönderilerek, Milli Mücadeleye katılanların listesi istenir. Şehrin ileri gelen yönetiçileri toplanır, bir durum tesbiti yapar. Sonun da Ankara ya " Maraş ta Milli Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur " cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın da onayı ile İstiklal Madalyası'nın Maraş ta fertlere değil, Şehir halkına verilmesi kararlıştırılır. Ve Kahramanmaraş bir adet Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir . Kahramanmaraş'lı 1925 yılından beri her yıl Kurtuluş günü olan 12 Şubat Bayramında İSTİKLAL Madalyasını Şanlı Bayrağına törenle takarak, geçmişini yad eder ...

KAHRAMANMARAŞIN KURTULUŞ SAVAŞI

SAVAŞ HAZIRLIĞI

Türk Bayrağı'nın Kahramanmaraş kalesi'ne çekilmesinden sonra gerginlik iyice arttı. Savaşın patlak vermesi an meselesi idi. Fransızlar, hazırlık yaparken, Türkler de kendi aralarında öbek öbek toplanmaya ve fikir alışverişinde bulunmaya başladılar.

Veziroğlu Mehmet Alpaslan'ın evinde bir toplantı yapıldı. Kahramanmaraşlıların düşmanla savaşa teşkilatlandırılmasının biride burada sağlandı. Kahramanmaraş'ın ileri gelenlerinden Veziroğlu Mehmet, Sandal Osman, Cerrahoğlu Zekeriya, Başkatip Rıza, Karcı Hacı, Kocaoğlu Evliya, Veliefendioğlu Ziya ve Hocaoğlu Nuri'den oluşturulan 8 kişilik temsil grubu doğrudan Sivas Heyet-i Temsiliyesi ile ilişki kurma hazırlıklan yaptılar.

Ayrıca, Kahramanmaraş'ın Hatuniye, Şekerli, Bayazıtlı, Kayabaşı, Divanlı, Acemli, Ekmekçi, Dereiçi mahallelerinde de toplantı yapılarak teşkilatlanma çalışmaları başladı. Bu teşkilatlandırma çalışmaları iyi bir düzene sokularak "Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti" kuruldu.

Cemiyet üyelerine savaş taktikleri öğretilerek, savaş sırasında neler yapılacağı, nasıl hareket edileceği üzerinde bilgiler verildi. Teşkilatlanma hazırlığı tamamlandıktan sonra savaş harekatına geçmek için Sivas Heyet-i Temsiliyesi'ne başvuruldu.

Sivas Heyet-i Temsiliyesi, o zamanlar da merkez karar organı durumunda idi. Sivas Heyet-i Temsiliyesi, savaş için Yüzbaşı Kurtoğlu Salim Bey ile Üsteğmen Kılıç Ali Bey'i görevlendirdi. Kahramanmaraş'ta savaş hazırlıkları tamamlandı. Herkesi heyecanlı bir bekleyiş sardı. Her an şehit olma, yok olma durumunun yanında sevinç, gözyaşı ve savaşın kazanılması gibi düşünceler yoğunlaştı. Kahramanmaraşlılar'ın azim ve kararlılığı sevincin en güzel örneklerinden biri idi.

BAYRAK OLAYI

26 Kasım 1919'da Osmaniye Askeri Valisi Guvarnör Andre Kahramanmaraş'a geldi. Fransız ve Ermeniler coşkun bir törenle Guvarnör Andre'yi karşıladılar. Ermeniler ellerinde Fransız bayrakları olduğu halde, "Yaşasın Ermenistan, Yaşasın Fransa" gibi sloganlar atarak Yüzbaşı Guvarnör Andre'nin şehre girişine eşlik ettiler. Ermeniler, Yüzbaşı Andre'nin gelmesinden iyice cesaret aldılar. Ermenilerin bu çılgın şimarıklıkları karşısında Kahramanmaraşlılar iyice coşmuş, şahlanmaya hazır hale gelmişlerdi.

Ermeni ve Fransız topluluğu Hükümet binasının önüne kadar geldiler. Yüzbaşı Andre kendisine ayrılan odaya girdi ve bayrak meselesi üzerinde talimat vererek, kaleye bundan böyle Türk Bayrağı'nın çekilmemesini istedi. Ermeniler Yüzbaşı Andre'yi ziyarette bulundular. Andre, o gün çeşitli ziyaret ve görüşmelerden sonra Hırlakyanlar'ın konağına gitti.

Ermeniler, Türklerin Guvarnör Andre'nin davetine gelmemelerine çok bozuldular. Bunu kendilerine göre; Türklerin bir hakareti saydılar. Türk Bayraklarının indirilerek, yerlerine Fransız bayrağının çekilmesinin düşüncesi her tarafa yayıldı. Fransızlarda bu anı düşünüyorlardı.

Fransız komutanının emri ile hükümet konağındaki Türk bayrağı indirildi, ama Kale'deki Türk Bayrağı dalgalanıyordu. 0 gece Ermeni Hırlakyan'ın evinde Guvarnör Andre şerefine bir ziyafet ve eğlence yemeği tertiplendi. Yemek ve eğlence esnasında Hırlakyan'ın ilgi çekici ve güzel iki torunu olan Virjini Helena ve Victor geceye renk katıyordu. Yüzbaşı Andre Virjini Helena ile tanışarak, onu dansa davet etti. Virjini Helena "Aziz Guvarnör şerefine dansetmek isterim, ancak, ne Fransız ne de Ermeni bayrağının bulunmadığı bir yerde dans etmeyi sevmem. Kahramanmaraş Kalesinde Türk bayrağı yerine Fransız bayrağı gördüğüm zaman olur" diye dans tek­lifini reddetti.

Virjini Helena'nın bu dişi yılan sözüne kulak veren Andre, askerlere emir vererek, kaledeki Türk Bayrağı'nın indirilmesini istedi. 0 sırada kalede 5 Türk ihtiyat askeri vardı. Kaledeki diğer tüm asker Fransız olduğundan, Türk askerleri ses çıkaramıyorlardı.

27 Kasım 1919 Perşembe günü gece yarısı, Türk Bayrağı Kahramanmaraş Kalesinden indirilerek bir kenara bırakıldı. 28 Kasım 1919 Cuma günü Kahramanmaraşlılar kaledeki Türk bayrağının indirilmiş olduğunu gördüler.

Kalenin yakınında evi olan Kısakürekzadelerden Avukat Mehmet Ali Bey, olayı görür görmez, hasta yatağında hemen bir bildiri hazırlayarak çoğalttı. Sabah namazında bütün camilere ulaşan bildiri okundu ve Kahramanmaraş'a bir anda yayıldı.

Halk bu durumdan bir anda çok tedirgin oldu. Duyan herkesin tüyleri kabardı ve halk adeta şaşkına döndü. Adeta patlama noktasına gelen Kahramanmaraşlılar bir işaret bekliyorlardı.

HalkIn heyecanInI artIran duyurunun esasI şuydu:

"Ey Necip Osmanlı Milleti, vaktine hazır ol. Binüçyüz seneden beri Hz. Allah'ı ve Peygamber-i zişanını hizmetinle razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına fethettiği bir kalenin burcundaki alsancağın, bugün Fransızlar tarafından indirilip yerine kendi bayrağı konuldu. Şimdi acaba yerine koyacak, sende birkaçyüz illam gayreti hiç mi yok? Karışıklık arzu etmeyelim yalnız pürvakar ve azametli olarak o alsancağımızı geri yerine koyalım. Tekrar kemal-i muhabbetle yerlerimize dönelim. Korkma, korkma seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen mütevekkilen Allah'a mevcudiyetini gösterecek olursan, değil birkaç Fransız kuvveti hatta bütün Fransız milleti kıramaz buna emin ol"

Bu bildiriyi okuyan ve duyan Kahramanmaraşlılar akın akın Ulucami'ye toplanmaya başladılar.

Namaz vakti geldi. Ezan okundu. 1000 civarında bulunan Cemaat Namaz'ın sünnetini kıldıktan sonra, Ulu Camii imamı Rıdvan Hoca minbere çıkarak hutbeye başladığı sırada dışarıda bir gürültü koptu. Şerbetçioğlu Mehmet "Sancağı çıkarın" diye bağırırken gürültü içeriden duyuldu. İçerde de "Bayraksız namaz kılınmaz" sesleri işitildi.

Buna Rıdvan Hoca'nın "Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı kılması caiz değildir" sözü de eklenince, cemaat minberdeki sancağı alarak dışarı çıktı. Bu sancağın altında toplanan insan seli kaleye doğru akarken, yerinden gidemeyen ak sakallı bir yaşlı dede de "Haydin Babam, vatan kavgasıdır, Din kavgasıdır bu" diyerek Kahramanmaraşlı cemaati dahada coşturdu. Kalede bulunan Fransız jandarmaları, silahlı bir çatışmayı göze alamayarak arka kapıdan kaçtılar. Tekbir ve tevhit sesleriyle kaleye ilk ulaşanlardan Zalhocaoğlu Osman (Osman Erşan ), bir kenara atılmış olan Türk Bayrağı'nı hürmetle öpüp başına koyduktan sonra tekbir sesleri arasında onu eski yerine astı. Bazılarının beraberinde getirdikleri bayraklara gerek kalmamıştı. Cuma namazı toplu olarak Bayrağın gölgesinde eda edildi. Birkaç el silah atılarak bayrak selamlandı ve sevinç gösterisinde bulunuldu. Kin ve nefretten ağlamayı unutmuş olan gözlerden sevinç gözyaşları akıyordu. Mahalle evlerinin pencerelerinden bu muhteşem olayı izleyen Türk kadınları ve çocukları da sevinçten gözyaşlannı tutamadılar. Bu arada bütün Ermeni ve Fransızlar, Türk'ün bu azim ve kararlılığı karşısında şaşırıp kaldılar. Dirençleri tamamen kırıldı.

Kaleye çekilen Türk Bayrağı Kahramanmaraşlıların heyecanını yatıştırmaya yetmedi. Halk heyecan içinde hükümet konağının önüne geldi. Orada Mutasarrıf Ata Bey ve Guvernör Andre ile karşılaştılar ve onlarla tartışmaya başladılar. İşte bu sırada Guvernör'ün Ermeni tercümanı Vahan söze karışarak "Bir bez parçası için bu kadar gürültü çıkarmaya ne lüzum var" deyince halk hiddetle tercümanın üzerine yürüdü. Bunun üzerine Guvernör'ün Yaveri İshak kamasını çekerek halka hücum etti. Kayabaşı Mahallesi'nden Nacar Ahmetoğlu Mehmet yaverin bir şey yapmasına fırsat vermeden elindeki kamayı aldı. Kocabaş Hacı Nacioğlu Mahmut da yaveri bir güzel dövdü. Guvernör Andre silah kullanmamaları için Fransız Jandarmalarına emir verdi ise de Türk jandarmaları ellerini daha çabuk tutarak süngü taktı ve vuruşmaya hazır oldu. Mutasarrıfın müdahalesi ile o an için vuruşma önlendi. Bu olay Fransızları hem sinirlendirdi hem de daha tedbirli olmalarını sağladı.

Ertesi gün dükkanlar, çarşı ve pazar açılmadı. Guvernör yanına tercümanını da alarak sokağa çıktı. Amacı şehri dolaşarak Türklerle konuşmak, halkın nabzını yoklamak ve kamuoyunu sakinleştirmekti. Nakip Camii önüne geldiğinde Aşıklıoğlu Hüseyin adındaki gençle karşılaştı. Aralarında özetle şu konuşma geçti:

Guvernör Andre:
"Bir bez parçasından başka bir şey olmayan bayrak için dün bu kadar gürültü yaptınız. İstesem hepinizi yok edebilirdim, yapmadım. Yarın top tüfek kullanacak olursam ne yaparsınız? Çoluk çocuğunuza acımıyor musunuz?"

Aşıklıoğlu Hüseyin:
"Ben anamdan doğdum kalede bayrağımı gördüm. Ölünceye kadar da göreceğim. Biz bütün Türkler böyleyiz. Onu görmemek için ya kör olmak ya da ölmek lazım. Kör değilim. O halde onu görmezsem öldüm demektir. Hem bilir misiniz, bayrak için ölmek bizde şehit olmaktır ve en büyük şereftir. Yalnız ben değil, küçük-büyük, kadın-erkek bütün Kahramanmaraşlı Türkler, her Cuma sabahı uyanınca ilk önce kaleye bakar, bayrağımızı görürüz. Yaşadığımızı anlar ve Allah' a şükrederiz. Sen bizi topla tüfekle susturacağını sanma. Bir gün senin silahlarınla karşılaşacak olursak, biz çoluk çocuğumuza top tüfek sesi duyurmayız. Önce onları biz öldürürüz, sonra evlerimizi ateşe veririz. Arkamızda bekleyenimiz, ağlayanımız kalmadıktan ve şehir kül olduktan sonra da karşına çıkarız. O zaman istersen bütün dünyanın silahlarını getir, bizi ölümden korkutamazsın."

Aşıklıoğlunun bu konuşması daha sonra mücadele parolasının kaynağı olacaktır.


"Maraş bİze mezar olmadan, Düşmana gülzar olamaz."

KAHRAMANMARAŞ'IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGAL EDİLMESİ (22 Şubat 1919)

KAHRAMANMARAŞ'IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGAL EDİLMESİ (22 Şubat 1919)

Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra istilacı itilaf devletleri harekete geçtiler. Ancak; Ingiltere ile Fransa arasında da anlaşmazlık çıktı. İki devlet arasındaki daha önce Syket-Picot antlaşmasına göre; Musul Fransa'ya verildiği halde, Ingilizler burayı zorla işgal ettiler. Hatta, 6 Aralık'ta Gaziantep'in Kilis ilçesini, 1 Ocak 1919'da Gaziantep'i işgal ettiler. Bu arada Ingilizler'in Kahramanmaraş'ı da işgal edeceği haberi halk arasında birden yayıldı. Yıldırım Orduları Komutanlığı'da işgalden bir hafta önce Kahramanmaraş'taki askeri komutanlığı'na bir telgraf çekerek tedbir alınmasını istemişti.

Kahramanmaraş'ın işgal edileceğini anlayan köylüler, Kahramanmaraş-Narlı arasındaki Aksu köprüsünü tahrip ettiler. Gaziantep'ten yola çıkan İngilizler, Aksu üzerindeki köprünün yıkılmış olduğunu görünce az da olsa paniğe kapıldılar. Yine de Akarsu üzerine dar ve küçük bir köprü kurarak Kahramanmaraş'a doğru ilerlemeye başladılar. Daha önce Suriye'ye göç eden Kahramanmaraş'lı ve Zeytun'lu Ermeniler de beraberlerinde taşkınlık ve şımarıklık içinde geliyorlardı. Şehirde bulunan Ermeniler'de bunlardan cesaret alarak taşkınlıklarını artırmaya başladılar. Kahramanmaraşlı yerli Ermeniler, Ingilizler'i şehrin güneydoğusundaki şimdiki Şeyhadil mezarlığının ilerisinde karşıladılar.

Nihayet, bando eşliğinde Ermenilerin de büyük taşkınlık ve desteğinde "Yaşasın Ingilizler, Yaşasın Ermeniler, Kahrolsun Türkler, Türkler'e ölüm" gibi naralarla 22 Şubat 1919'da şehre girdiler.

Yüzyıllarca Türk Yurdu olan Kahramanmaraş'taki bu olay karşısında, Türkler adeta kahroldular. Gururları zedelenmişti. Ama, Ermeniler'in taşkınlıkları arttıkça da Kahramanmaraşlılar iyice öfke ile doldular. Adeta yeleleri kabarmış arslanlar gibi her an karşı koyacak ve bunları dağıtacak gücü içlerinde hissediyorlardı.

Türkler, ençok Kahramanmaraş'lı yerli Ermeniler'in nankörlükleri karşısında kahroldular. Yıllarca Türk misafirperverliğinin, Türk geleneğinin, Türk adalet ve müsamahalığını onlara göstermişlerdi. Kahramanmaraş'lı pişirdiği bazlamasının ortasından bölerek, yarısını da Ermeni komşusu ile paylaşmıştı.

Kahramanmaraş'a gelen Hintli askerlerden oluşan Ingiliz birliği süvari alayı, bugünkü valilik binasının bulunduğu yere çadırlarını kurarak konakladılar. Ingiliz birliklerinin bir kısmı da şehrin kuzeyindeki Amerikan Koleji'ne (şimdiki Halk Eğitim Merkezi) yerleştiler. Nihayet Ingilizler Amerikan Koleji'ni karargah kurarak askerlerini bu koleje, Ahırbaşı kilisesine, Ermeni ve Katolik kiliselerine, Alman Çiftliği binalarına yerleştirmiştir.

İngiliz alayından yetkili ve görevli bir subay, Kahramanmaraş hükümetine gelerek, güvenliği temin amacıyla ve Mondros Mütarekesi'inin 7. maddesi gereği şehri işgal ettiklerini söyledi.

Şehrin ileri gelenlerinden Mutasarrıf Ata Bey'de "Kahramanmaraş ve çevresinde güvenliği bozan bir durumun halihazırda mevcut olmadığını" kendilerine söyledi.

Bu arada çevre köylerden gelen ayrılıkçı Ermeniler taşkınlık ve şimarıklıklannı devam ettiriyorlardı. Türkler'i sürekli olarak ihbar ediyorlardı. Her an büyük bir savaş patlak verebilirdi. Bunu bilen İngiliz komutanlar, yerli halkın hepsini karşılarına almak istemiyorlardı. Sonra, yerli halkın tamamen cephe almasından kendileri de çok tedirgin oluyorlardı.

İşgal kuvvetler komutanı Miralay Max Andrio, şehrin ileri gelenleri ile bir toplantı yapmayı uygun buldu. Bir yazı ile Kahramanmaraş'ın ileri gelenlerine duyuru yapıldı. Bu toplantının Amerikan Koleji'nde olması isteniyordu. Bu toplantıya Kahramanmaraş Müftüsü Tekerekzade Hacı Mehmet Tevfik, Dayızade Hacı Mehmet Emin, İlyas Efendizade, Eytam Müdürü Müderris Hasan Refet, Leblebici Zade Hafız Ali, Şeyh Ali Sezai Efendi, Sarıkatip Mehmet Efendi çağrıldılar. Bu toplantıya çağrılan 7 kişi, konuyu önce müftü efendinin yanında toplanarak konuyu derinlemesine görüştüler. Sonra da Amerikan Koleji'ne giderek Amerika'lı Misyoner Mekalim'le konuştular. Bu sırada Mutasarrıf Ata Bey'de oraya geldi.

İngilizlerin Komutanı: "Türkler'in Ermenilere haksızlık ve zulüm yaptıklarını, bu hususta çok şikayetler aldıklarını, bundan sonra Ermeniler'e yapılan bu gibi hareketlerden sakınmalarını" söyledi.

Türkler adına konuşan Şeyh Ali Sezai Efendi de gerekli cevabı yaptıktan sonra karargahtan ayrıldılar. Yerli halkın akılcı davranışı, tahriklere kapılmamaları, Ingilizlerin de yerli halktan çekinmeleri doğrultusunda pek önemli bir olay olmadı.

Bu sırada İngilizler'le Fransızlar antlaşmaya vardılar. Antlaşma gereği olarak; Musul İngilizler'e verilecek, buna karşılık İngilizler'in Güneydoğu'daki işgal ettikleri topraklar da Fransızlar'a verilecekti. Bu defa İngilizler'in yerine Fransızlar'ın gelmesi, Kahramanmaraş ve Kahramanmaraşlılar için çok daha kötü idi. Çünkü Ermenilerle Fransızlar daha sıkı ilişki içinde idiler. Hemde İngiliz işgal kuvvetleri sekiz aylık işgalleri döneminde Ermenilere yüz vermemişlerdi. Ermenilerin iftiracı bir toplum olduğunu gören İngilizler, önceleri Kahramanmaraş'lı Ermenilere kucak açmışlar. Sonra da arada mesafe bırakmışlardır. Türklerle silahlı çatışmaya girildiği zaman bu durumda Müslüman erlerin Türk tarafını destekleyecekleri de muhakkaktı. Bunu sezen İngilizler, halktan silah toplanmasından ve katı tutumdan vazgeçtiler.

Nitekim, İngilizlerle Fransızların imzalamış oldukları "Suriye İtilafnamesi" gereği İngilizler, Kahramanmaraş'ı terkettiler.

İngilizlerin Kahramanmaraş'ı derhal terketmelerinin üç nedeni vardır:

1. 15 Eylül 1919'da Imzalanan "Suriye İtilafnamesi"

2. İngiliz işgal kuvvetleri içerisinde görev alan müslüman askerlerin herhangi bir çatışmada Türkler'i destekleyeceği korkusu.

3. Kahramanmaraş halkının tahriklere kapılmayışı, akıllı hareket etmeleri, ileri gelenlerin anlayışlı ve bilgili olmalarıdır.